İhsan Toksöz

Mersin değişik etnik kökenlerden gelen, dil ve dinleri ayrı olan insanlarının “hoşgörü”yü bir yaşam etiği olarak algılayarak kentin kuruluşundan beri birlikte barış içinde yaşadıkları eşsiz bir kent. Başlangıçtan itibaren Mersin’de “hoşgörü” kültürü kente damga vuran bir unsur… Kültür farklılıkları toplumun renkleridir. Mersin’in doğasındaki renk cümbüşü sosyal yaşamda da kendini hissettirir. 

Bu köşemde bölgemiz hakkında, Mersin hakkında, Mersin için yazacağım. Güzelliklerin yanında, eksikliklere, hatalara da değineceğim; dilim döndüğünce, yapıcı olarak 

Kronolojik, güncel ve konu odaklı olmayacak yazılarım.

Mersin’i Mersin yapan renklerden bahsedeceğim. Mersin’in doğasından başlayarak, Antik Kilikya’dan, tarihte iz bırakan kişilerden, sanat kurumlarından, sanat olaylarından, sanat ve kültür insanlarından bahsedeceğim.  

Bu ilk yazımda sizlere 1925 yılına ait Zaman Gazetesi’nde yayınlanan, Vedad Ürfi imzalı “Mersin’de Kültür” başlıklı bir yazıya ait bir kupür sunuyorum (Ömer Eğecioğlu’na teşekkürler). (Zaman Gazetesi, Perşembe – 11 Nisan 1935, sayfa 4. / İ.B.B. Atatürk Kitaplığı Sayısal Arşiv ve e-Kaynaklar).  

Makalenin içeriğini aşağıya alıyorum: Bakınız günümüzde övündüğümüz Mersin 83 yıl önce nasılmış, Mersin’in kültür yaşamı başlangıçtan beri ne denli hareketli ve zenginmiş! Neler getirebildik o zamanlardan bugünlere, neleri yitirdik, üzerine eklediklerimiz nelerdir, bir düşünelim… 

Merhaba Mersin! Yolumuz aydınlık olsun.

MERSİN’DE KÜLTÜR 

MERSİNDE ‘MAHALLE ÇOCUĞU’ ADI VERİLEN ARSIZ TİPTEN ESER YOK. 

SOSYAL HAYAT ÇOK İYİ! 

Güzelliğiyle pek haklı övünebilecek olan Mersin, kültür işlerinde attığı feyizli (verimli) adımlarla da cidden iftihar edebilir. Mersin Maarif alanında küçük bir tetkikte bulunanlar vilâyet dâhilinde kültür mekanizmasının ne türlü bir intizamla işlediğini sevinçle görürler. Genç Cumhuriyetin örnek bir kültür makinesi de hiç şüphesiz Mersin’dedir ve Mersin’e bağlı yerlerdedir. Bu muvaffakiyet şerefinin büyük bir hissesinin de bu işleri gerçek vukuflu (donanımlı) bir idare ile başaran Maarif müdürü Nahit Cemal’e ait olduğu inkâr edilemez. Türk edebiyatının eski üyelerinden olan üstat, geceli gündüzlü çalışan tam bir kültür adamı, eşi nadir bir ilim profesörüdür. 

Nahit Cemal, sadece masası başında maarif işlerini idare etmekle kalamamış, ateşli sözleriyle, faydalı müsahabeleriyle (konuşmalarıyla) yeni neslin tahsil (eğitim) hususunda olduğu kadar terbiye sahasında tam  manasiyle mütekemmil  (gelişmiş) bir ruh taşımasını temin edebilmiştir. Ne güzel bir muvaffakiyettir ki bir şehirden “mahalle çocukluğu”nun kökü kazılmış, en büyük vilâyetlerimizde bile rastlanılan, gelip geçenlerle alay edici, “Mektep içinde terbiyeli, sokakta arsız”, “Sınıf dışında adi tıynetli (huylu) çocuk” tipinden Mersin’de eser kalmamıştır. Bu muvaffakiyetin sırrını çocuk ruhunun tekâmülünü (gelişmesini) idare etmeği bilir bir kültür şefinin usta telkinlerine borçluyuz.

Mersin mekteplerini gezdim. İlk mekteplerde gördüğüm düzgünlük, orta mektepte rastladığım intizamdan hiç te aşağı değildi. Değerli ve yorulmak bilmez Maarif müdürünü memleket hesabına tebrik ederken, Mersin’in kültür işlerinin muvaffak ışıkları karşısında göğsümün kabardığını duyuyordum. 

“Akdeniz’in İncisi”nin sosyal hayatı da ufuklarının saf güneşi kadar parlak. Mersin’de çok canlı bir hayat var. Tüzün [Tam] bir sosyete hayatı şehrin dört yanına hakim.

Anadolu’da son seyahatim esnasında çok acı bir hakikati fark ettim. Büyük kentlerimizin bir çoğunda bile halâ mahalle dedikodusuna karşı büyük bir zaaf var. Çok yerde insan, meselâ çarşıdan geçen tanıdığı bir kadına selâm bile vermekten çekiniyor. Sebep mi? Bir yabancı ile konuştuğu görülürse bu kadın lekelenebilirmiş, ortaya bin türlü mahalle dedikodusu çıkarmış.Mersin’in en büyük meziyeti, bu gibi gülünç düşüncelerden uzak olması ve tam manasiyle Cumhuriyet devrine lâyık Avrupai zihniyeti benimsemiş bulunmasıdır.

Aileler arasında tertip edilen balolar, tedansanlar (çay ve dans partileri), ziyafetler, kır eğlenceleri, şehir gezintileri, mahalle dedikoduları ile çarpışmak şöyle dursun, takdirle karşılanıyor.

Halk tam manâsiyle modern, giyiniş bütün anlamıyla Avrupai. 

Mersin kadınlarının tovalet bahtında ve zarafet sahasında da Ankara, İstanbul ve İzmir’den geri olmadığı katiyetle söylenilebilir.

Mersin belediye sinaması her akşam Beyoğlu sinamaları ile yarışacak kadar lüks timsali bir kütle ile doluyor. Şehir içinde umumî dansingler, parklar ve eğlence yerleri var. Lüküs oteller, büyük lokantalar şehre ayrı bir çeşni veriyor.

Mersin bu neş’e dolu hayatını seyrederken, akşam olur olmaz caddelerinde yürümek bile bir günah sayılan bazı zavallı vilâyetlerimizi hatırladım ve onlara bir kat daha acıdım!

Vedad Urfi (**) 

Notlar:

(*)Mersin Maarif Müdürü Nahit Cemal’in adı, Mersin tarihi ve kültürü hakkında yazan kent yazarlarımızın yazılarında da geçmektedir. 

(**) Vedad Ürfi: Yazar hakkında kısa bir araştırma yapmak istedim. Yazımı yetiştirmek için kısıtlı zaman vardı, derinleştiremedim araştırmamı. Muhtemelen (?) Vedat Örfi (Bengü) olmalı (1900 – 1953). Dış ülkelerde de bulunmuş bir kültür ve sanat insanı.  Öykü, oyun, senaryo yazarı, çevirmen, film oyuncusu, film yapımcısı. Nazım Hikmet’in eşi Piraye’nin ilk eşi.  Memed  Fuad’ın (ve kardeşi Suzan’ın) babası. Bu konuda yanılıyorsam bilgisi olanlar beni aydınlatsın lütfen. Mersin ziyaretinde kimlerle görüşmüş, ne kadar kalmış kaynak bulunabilirse iyi olacaktır. Vedad Urfi yazısında maarif müdürü Nahit Cemal’den  “Türk edebiyatının eski üyelerinden olan üstat, geceli gündüzlü çalışan tam bir kültür adamı, eşi nadir bir ilim profesörüdür”  diye bahsediyor. Mersin’i bu vesile ile (davet üzerine)  ziyaret etmiş olabilir mi? Araştırmaya değer

31.10.2018 – Çarşamba