Kentim,  ülke içinden, dışından gelen gezginlere, ülkeden, bölgeden insanlara, zirveleri karlı, doğası çeşitli dağlarında yürüyüş, tırmanış güzergâhları sunar. Kıyılar söylencelerden tanıdık,  henüz yapılarla kuşatılmamış. Yerleşimlerden uzak koylarda, kumsallarda isteyen sessiz dinlenceler, isteyen unutmayacağı eğlenceler yaşar. Geçmiş uygarlıkların anıtsal mirasının yanı başında, ayın ışığında, bol yıldızlı gecelerde, sessizliği seçip kulak kabartırsa gezgin, özgür bırakırsa duyularını, zamanı değiştirip, başka bir yüzyıla, başka bir binyıla girebilir. 

Çeşitli coğrafyaların yitirilmiş topraklarından, değişik çağlarda/zamanlarda gelip/getirilip, bu toprağa yerleşen/yerleştirilen muhacir, mübadil, göçmen toplulukların; ovaya, karşı dağlardan inen/indirilen yörüklerin farklı kültürlerini zihinlerinde birlikte taşıyıp,  ortak yaşama kattıkları diyardır bu diyar.

Kıyılarında, berrak suların içinde, kayalardan yontulmuş yapı taşları parıldamakta olan dalga kıranların oluşturduğu limanlar, binlerce yıl korsanların, ardından doğudan batıdan, deniz güçlerinin uğrağı idi. Diller, şiirler, türküler, ilahiler, destanlar, korolar, söylenceler, masallar, paralar, birbirine karıştı burada. Onlarca yerleşimin izlerinin üzerinde kurulu son yerleşim kentim, kültürler çeşnisi üzerinde kültürler birlikteliğiyle yaşamını sürdürüyor şimdi.  Kentimin merkezinde, çam ağaçlarının altında, varlığını sürdüren höyük, üst üste var olmuş kültürlerin kalıntılarını taşıyor, son dokuz bin yılı anlatıyor, sanki bir zaman tünelinde ilerletiyor. Kentim, kısık sesle söylediği söylemlerini günümüze dek, yüksek sesle söylemeye hazırlanıyor. Yüksek sesle, çok yöne çığırmanın sırası şimdi. 

Estetik beğenilerini, ilgi alanlarını,  bilgi dağarcığını, aklını, duyularını beslemek isteyen meraklı gezgin duyacak çağrıyı kesin. Karışık doğadan, el yazması kitaplarda resmedilmiş hikâyelerden, mermer anıtlar yontmuş ellerden, ıvırından silkinmiş beyinlerden, özgün yenilikler kazanacak ömrü. Bilgicinin buluşları, hususi tarzı üretenin, şaşırtan tasarımları renkli kızların, yeni hamleler üst üste, süsleyecek gününü gelenin gidenin. Yüzyılların insanlarına yol açmış kil tabletlere kazınmış fikirler; akılların tutulmasını durdurmuş bilgeler, değiştirecek bugün de yaşamanın yollarını, söylemleri duyup da gelen insanların.   

Doğanın sesine rakip dinletiler, ses verecek asmalarından üzüm salkımaları sarkan iç avlulardan. Zeytin ağaçlarının dallarına tünemiş kuşlar şaşıracak dinlediklerine. Son beş yüz yılda, ortak denize hâkim batılı kent devleti,  sanatın türlerini içeren geniş kadrolu operaları taşıdı gizilgüçlü sahnelere. Gizilgüçlü sahneler çoğalıyor şimdi kentimde. Neşeli müzikaller iç seslerini, kahkahalarını yükseltecek özgürleşen, eşit kadınların. Kalabalık orkestraların yaylı sazlarından, vurmalı çalgılarından senfoniler girecek iyi giyimli akşamlara. Kadın, geciktirdiği busesini konduracak adamın dudaklarına konserden çıkarken, önceden kondurmadığı. Aşkını söyleyecek adam ilk kez, biriktirdiği. Bedenin sınırlarını zorlayan bale, dans; tahayyül sınırlarını zorlayacak, seyredince genç nesiller.  Nam salmış ressamı, dünyaya armağan eden yaratıcı ortamı kentimin, fırçayı boyayı verecek hatasız ellerine çocukların.  Kahvehane kütüphaneli oldu kentimde,  adı oldu: “kültürhane;” Söyleşilerin adı oldu: “müşterekleri kentimin.” Düşünüyor, söyleşiyor insanlarım şimdi, kimliğini kentimin.

Yeni kitapların, dergilerin ardı ardına yayımlanması, yeni bestelerin seslendirilmesi, yeni toplulukların oluşumu, sahnelenmesi yeni eserlerin, sergiler sürekli, söylemeyenlerin sunması söylevini,  tanık olacaklar yeni zamanın başladığına. Komşu kentlerde olmayan sanat devingenliği, kentimin kişiliğinin farklılığını, özgünlüğünü çoktan başladı göstermeye.

Çağımızın gözleyen, ilgili, etkin, gözden kaçırmak istemeyen gözleri, başka toplulukların, başka kültürlerin, tek insanların ortaya koyduğu özgün üretimleri, yeni teknikleri, müstesna eserleri, insanın doğaya eklediği yaratıcılığı, yeni bilgiyi bilgicinin öğrenmek ister hep. Yeni çözümlenebilmiş bir gizilgücünü evrenin kitabının: okumak, duymak, anlamak ister, Gizilgüç bilgiye dönüşecektir bilgicinin elinde. Uzaya da çıkar, iner bilgici. Her buluşu, sonraki buluşunun habercisidir. Her yenilik sonraki yeniliğin öncüsüdür. Koşup gelen gözlemci: aklın,  bilimin, düşüncenin, azmin yengilerini izlemek; serüvenlerin, aşkın, ödün verilmemiş tutkuların hikâyelerini dinlemek; büyülenmek, şaşırmak ister. Dirilmek uykudan, kolaylaştırmak yaşamı, iyileşmek yeni güçlerle, büyütmek ister sevincini yaşamanın. Yeni ne ise, katar insanlığın birikimine.

Uzak/ yakın diyarların, olağanın üstünü arayan insanlarına, kentimin haklı çekiciliği, kötü ellerde bile yok edilememiş cazibesi yansıyacak yeni zamanda. Henüz tüm şanslar, olasılıklar tüketilmemiştir; günümüze katkı sağlayacak unutulmuş bazı çözümler gün ışığına çıkarılmamıştır. Tarihi olan topraklar, tarihi olmayan topraklara fark atmaktadır. Şanslar güce tam dönüştürülmemiştir. Bilinci yüksek, sorumluluğu ileri, menzili uzak, gemileri batırmayan denizciler; ürünleri çürütmeden bekletebilen çileli köylüler; ülküsü ve gönlü geniş, merakı zapt edilemez bilgiciler yetişmiştir burada her çağ. Farkların getireceği şansları anlamaktadır sakinleri kentimin ve bilgiciler artık: Yeni farklılıklar yaratacaklardır kentimde özgürce.  Farklı olacaktır bereketi unutulan toprakların, kısaltılacaktır yolları akan suların, biriktirilecektir sular ve ışığı güneşin.

Binyılların yitmiş kentlerinin somut ve soyut kültür mirası, aralıksız fısıldıyor taş kemerlerin, burçların arasından, yaşlı sarnıçların içinden, dolaşırken portakal ağaçları arasında, kokusunda çiçeklerinin. Yazar, yalnız yazıyor/yaşıyor seçtiği zamanda. Gök değişir, deniz değişir, yazar da değişir mevsimden mevsime; geceden geceye; Yörüklerin söylencelerini, sazlı sözlü deyişlerini dinlerken çeşme başında, salkım söğüdün altında, dağlı kızlar gülümsüyor, iğne oyası ören. Dağlı kız yanaşsa yalnız yazara, sepetinde incirler. “Çok söz etme” dese,” bırak kalemi, elini ver sadece”

Açık/ kapalı müzeler, sergiler, insanlarım anlatıyor ne çok. Onarılması elzem, eski kent çekirdeği çağırıyor taş ustalarını yeniden. İbadethanelerden yükseliyor ilahi ve ezan. Soprano sesi bu, halkın evinden, pencereden ay ışığında düz ovaya yayılan. Palmiyelerin büyük yaprakları eşlik ediyor hışırtılarıyla. Dünün, bugünün, yerel, evrensel sanatlarını tanıtıyor görevli, çok dil bilen. O bir dünyalı, dünyalı olduğunu bilen. Fuarlar, yarışmalar takvimde sıralı. Ödüller dizili masada, bekleyen. Başlangıç başladı çoktan. Yol alınıyor şimdi. Duyun yeryüzü insanları.

Karalarla, adalarla yüzyıllar öncesinden buluşan birkaç kenti dışında ülkemin, onlar da liman, sanat devingenliği kıyaslamasında, önde koşanlardandır kentim. Ulusların sanat buluşmaları, çoğalan gösteri mekânları; gönüllü, özverili, yürekli, sivil oluşumlar, yeni kurumlar; dikkati, ilgisi artan izleyiciler nadide kılacak kentimi. Yontucu kadınlar, erkekler yürüyor kaldırımda, ellerinde mermerin tozu. Bir viyolonsel dayanmış duvara, bekliyor sahibini.  Festivaller, şenlikler, panayırlar, kutlamalar, oturumlar, tanıtımlar gündemi kentin yeni.  Kültür, sanat,  bilim insanları: bilgi,  görüş,  birikim, tasarım sunuyor düzenlemelere. Katılmak, değer katmak yaygınlaşmakta. Yol, yerelden evrensele uzamakta. Her insan bir değer, değeri ortaya çıkmakta. Yüksek düzleme yürüyorlar basamaklardan.

Sanatın girmesiyle yaşama daha çok, insan kendini dinleyebilir/dinletebilir;  saklı, dipte kalmış duyuları uyanabilir/uyandırabilir; hoşnut, huzuru bulmuş, anlayışlı olabilir, barışabilir/barıştırabilir; kendisini güçlü, etkin, kurabilen insan olarak duyumsayabilir / duyumsatabilir; ses ve söylem alabilir gördüğünden, dinlediğinden; söylemini söyleyecektir o da güne, geleceğe.

İnsan olan yerde sanat vardır, insan olan yerde sanata gerek vardır. Toplumsal, yönetsel,  ekonomik, bireysel bunalımlarda titreyene direşken güç sağlar sanat. Kentim, insanların buluşacağı, güç toplayacağı, şairin dediği gibi, güneş de toplayabileceği,  beyinsel/bedensel idmanlar yaşayabileceği denizin kıyısı, dağın eteğidir. Dinlenen,  izlenen, seyredilen, öğrenilen, insanın yenilendiği yer olma yolunda ilerlemektedir. Çok yol almıştır kentim. Görünen, dur durağı olmadan, insanlarına ülkelerin ve insanlarına yurdumun: güçlenen, yükselen, farklılaşan, özgün sesini duyurarak, çoğalan renklerini göstererek, kendine has yolunda uygarlığın, arttırarak üretimini andan ana, ilerlemesini sürdüreceğidir.

Yolcular ilerleyin.