Fazıl Tütüner
Çılgın alevler yetişemiyor arkamdan
dumanlı kara bulutlar üstüme inmekte
yanık güvercin kanatları düşüyor gökten
pencerede beslediklerimden.
Nehrim bile yok, sessiz suya girseydim
seni suda sevseydim, güçlenseydim güneşten.
Bilmedim yanacağımı ormandan
bükülüyorum ateşten, yaşamım akıyor yanıklarımdan.
***
Sırıl sıklam, çırıl çıplak yalnız kaldı bedenim
saçlarım tutuşuk, yanıklarım derin
yanarken üşüyorum, üşürken ha keza,
alevler sardı birden, seni, her şeyi yitiriyorum
son kez görsem seni, titriyorum.
***
Çok emek verdik birbirimize yıllar
ortaçağ değil yaşadığımız, cadı değiliz
ateş büyüyor yanacağımız
resim yapacaktım, yeni eserlerim var.
Sensiz hayat dar, bir ömür yetmedi bana
resimlerim var boyanmadık daha sana;
Çocuklarımızla, ağaçlarımız altında,
gölümüze girebilseydik bir daha.
***
Kadın can veriyor yanarken,
çocuklarını ateşten ateşe taşırken
acıların nedenini soruyor Tanrı’ya.
“Beni neden terk ettin” dediği gibi İsa’nın Tanrı’ya
Sırtı yanık günahsız bir kadın hıçkırırken
ateşin hışırtısı, ısısı yayılıyor.
Bebeğini ateşe doğuruyor başka bir kadın:
feryat ediyor, feryat ediyor.