Soli Pompeiopolis Antik Limanı ve
Literatürde Pek Gündeme Gelmeyen
Kemerli Kapı
Beş arkadaş planladığımız antik Mezitli gezisini bugün gerçekleştirdik. Sabah saat 10:00’da Mehmet Toker’le buluşan Gazi Türkyılmaz, İhsan Toksöz’ü evinden aldıktan sonra Palma’ya gelerek beni de aldılar. Birlikte dünyanın en eski limanlarından birinin önünde Soli Pompeiopolis’te Tuncer Özmen’le buluştuk.
Eskiden beri burası romantik bir buluşma yeri olagelmiştir. Oldukça sert esen rüzgârla oluşan hırçın dalgaların köpük köpük dövdüğü sahilde ve dökme beton liman rıhtım platformunun üzerinde manzara seyretmek için park etmiş otomobillerde yine sevgililer vardı!
Liman rıhtım taşları bugün bile büyüleyici boyutlarıyla göz kamaştırıcı.
Ölçtük birlikte; 140x65x55 cm. boyutlarındaki taşlar şimdi yok olan kenetlerde birbirlerine eklemlenmiş. Tuncer zeminde bir dilatasyon* gözlemledi. Bu olasılık liman yapısının kademeli yapıldığına bir işaret olabilir. Toker ise çocukluğunda antik liman mendireği içinde denize girdiklerini anlatıyor. Daldıkları yerde eski sütun ve mimarlık parçalarını hatırlıyor.
Gazi de doğruluyor bunu ve denizin içindeki sütunların dışarıdan da görüldüğünü söylüyor. Ben suskunum. Ancak son 45 yılın tanığıyım.
Otomobile doluşup, yine Tuncer’in sağlıklı yaşam yürüyüş rotasındaki dikkat çekici noktalara yöneldiğimizde Höyük’ü güneyden kuşatan sur duvarı önünde Roma dönemine ait bazı yapı taşları görüyoruz. Bu taş ve tuğla karma duvar kalıntıları acaba Bizans dönemine mi ait diye düşünmeden edemiyoruz.
Doğuya doğru sahil boyunca ilerlediğimizde Gazi’nin çocukluğunda anneannesiyle gelip kaldığı nadir Mezitli eski konağının yıkılmış olduğunu saptıyoruz.
İLK KEŞİF
Ben Mersin’e ilk kez 1969 yılının ilkyazında geldim. Eşim Dr. Ayşe ile birlikte çevre gezileri yapıyorduk. Eşimin tanıdığı bir ilaç firması temsilcisi olan Ziya Aker, bizleri o günlerde şehrin dışında, ıssız bir ören yerine götürmeyi önerdi. Mersin’in batısındaki Silifke karayolundan Mezitli köyüne geldik. Buradan güney yönüne deniz tarafına saparak yeşil bir doku içinden ilerlemeye başladık. Sol tarafımızda antik bir suyolunun izleri fark ediliyordu. Çevrede bir iki köy evinden başka bir şey yoktu. Birdenbire sağ tarafımızda beliren sütunların varlığı bizi antik kentin içine çekiverdi.
Bazı sütun konsollarının ters durması buranın yakın dönemde ehil olmayan eller tarafından bir serüven geçirmiş olduğunun işaretleriydi. Şaşkına dönmüştük ama daha bitmemişti. Sahile vardığımızda şaşkınlığımız bir kat daha artacaktı, Akdeniz’e uzanan dalgalara göğüs geren devasa boyutlardaki liman taban taş döşemesi akıl almaz ve inanılmazdı.
Ören yerindeki solmuş, yamulmuş durumdaki bilgilendirme tabelasından anlaşıldığına göre, Mersin’in yanı başında benzersiz bir antik kent ve limanı vardı. Bu geziler bizim aile olarak Mersin’e yerleşmemizde de etkili olacaktı.
Dağ, deniz ve antik kentlerle iç içe bir Akdeniz coğrafyası…
1976 yılı sonbaharında Mersin’e yerleştiğimizde de ilk ziyaret ettiğim yer burası oldu.
O dönemde küçük bir yerleşim olan Mezitli hâlâ Viranşehir olarak anılıyordu. Ama hemen yakınında bulunan Doktorlar Sitesi’ni sonraki yapılaşma çılgınlığının ilk işaretçisi olarak anımsıyorum.
1996 yılında yeni kurulan Mersin Üniversitesi’nde görevde iken İçel Sanat Kulübü ile İstanbul’da yapılacak uluslararası Habitat toplantısına katılmayı planlamıştık. Sunulacak projelerden birisi Soli Pompeiopolis antik kenti idi Ancak üniversitenin “olur”u alınamadı. Nairobi’ye gönderilen dosyada Soli yoktu…
1998 yılında Mezitli Belediyesi’nin gelir amaçlı Soli Pompeiopolis örenyeri açılışı töreni davetindeydik. Dönemin Kültür Bakanı, Valisi ve davetliler arasında Vali Danışmanı arkeolog Tülay Özaydın söz alarak: “Burada arkeolojik bilimsel bir kazı yapılmadan halka açılmamalı, zarar vermemeliyiz” deyince herkes şaşırmıştı. Tören durduruldu, açılış iptal edildi.
Tülay Özaydın tavır koyup burada akademik kazı yapılmasına vesile oldu. Mersin Üniversitesi Arkeoloji Bölümü’nün kent içinde bir kazısı başlatıldı. 20 yıla yakın bir süreçte olduğumuz bugün de kazı var ama Dokuz Eylül Üniversitesi’nin… Kazıya başlayan Remzi Yağcı artık profesör. Mezitli Belediyesi ve Mersin Büyükşehir Belediyesi ise kazılara katkılarıyla farkındalık yaratıyorlar.
KEMERLİ KAPI
Geçmişin anılarında bugüne dönüyoruz: Tuncer antik kentte gözümüzden kaçan bir taç kapıyı heyecanla tarif ediyor. Portakal bahçelerinin arasında kaybolmuş, adeta kendini koruyan bir taç kapıyı yeniden keşfe çıkıyoruz. Sahil yolundan saptığımız toprak zeminli bahçe yollarında “havuç-tavşan” oyunu gibi dalıp çıktıktan sonra nihayet ağaçlar arasında gizlenen kapıyı buluyoruz. Antik kentin batı yönünde 200 yıl önce Amiral Beaufort’un Karamanya kitabında yazıp planını çizdiği gibi “Gate” karşımızda anıtsal sur duvarlarının üzerinde bizlere gülümsüyor.
Göz hizasındaki moloz taşlarla kireç harçlı örülmüş sur duvarının üzerindeki kapının kemer açıklığı 5 metre. Kemer bloğunun kalınlığı ise bugün gözlenebildiği kadarıyla 4 metre kadar.
Şimdiye kadar (bizlerin) literatürde göremediği bu kemer şaşırtıcı bir teknikle yapılmış bir Roma kemeri. Kesme taşlarla örülmüş bir kemer değil; belli ki ahşap bir kalıpla yapılmış dökme beton. Betonarme değil elbette ama dişli kum, moloz taşlar, çakıllar ve tuğla parçaları da içeren bir “sıvı taş” örneği karşımızda duruyor.
Bu anıtsal yapının çağdaş mühendis ve mimarlara söyleyeceği bir şeyler olmalı…
* Dilatasyon: Farklı genleşmelerinden dolayı oluşabilecek hasarları önlemek için bırakılan boşluklar.
Semihi Vural
05 Şubat 2016