Yeni bir kent olarak anılan Mersin, Yumuktepe kazı bulguları esas alınırsa sekiz, dokuz bin yıllık bir kent olarak kabul edilebilir.

Kente sahip çıkan çoktur.2011 yılında Atina ziyaretimde, Arkeoloji müzesi direktörü dostum nümizmat, Dr George Kakavas, Mersinli olduğumu duyunca, ”Orası bir Grek kentidir. Dedemin babası Mersyna’dan göçle gelmiştir” demişti.

Arkaik, Grek, Helen medeniyetleri  ve Roma imparatorluğu bu topraklarda 995 yıl kalmıştır. Büyük bir Orta Çağ İmparatorluğu olan Doğu Roma(Bizans) ise MS. 30-MS. 1453 arasında tam 1058 yıl buraları etkin bir şekilde yönetmiştir.

Mersinin birincil derecede, kaderini, hiç tartışmasız, Doğu Roma İmparatoru  1.Justinianos (Jüstinyen) yazmış ve yapılandırmıştır.1058 yıllık Doğu Roma İmparatorluğunda,94 İmparatorun yönettiği devlette, on altıncı sıradan hükümdar olan ve ülkesini M.S 527-565 yılları arasında kesintisiz 38 yıl yöneten hükümdar, tüm Anadolu da günümüze kadar gelen kalıcı eserler bırakmıştır. Mersinin doğumuna neden olan ve Hıristiyanlar açısından Kudüs ten sonra en kutsal kentler arasında yer alan Tarsus’u  sel baskınlarından korumak için Cydnos (Berdan) nehrinin yatağını değiştirerek Tarsus iç limanının kurumasına neden olmuştur.

Kentimiz bize armağan eden diğer tarihsel olaylar ise şöyledir.

-Kavalalı İbrahim Paşa’nın Çukurova’yı işgali (1828-1842)

-Süveyş Kanalının yapımı (1859-1869)

-ABD iç savaşı (1861-1865)

-Adana-Mersin Tren hattının açılması (1886) ve Berlin-İstanbul-Bağdad  demiryolunun yapımı (1903-1940)

Birinci neden hariç, diğer dört yakın tarihli nedeni incelediğimizde, kentin talihinin nasıl döndüğünü ve 1840’lardan sonra hızla yükseldiğini görürüz.

Dışarıdan gelen sermaye, teknik bilgi ve uzman kadroların kentin kalkınmasına etkisi tartışılmaz.

Öte yandan bölgedeki yerleşimler, Asurlardan sonra (M.Ö1950-1750), Hitit, Hatti, Grek, Helen, Bizans, Abbasi, Ermeni, Selçuklu ve Osmanlı medeniyetlerinde feyz alarak, temeli sağlam, vazgeçilmez bir  ticaret merkezi olmuştur.

Soloi-Pompeipolis-Corycos-Kelenderis, Kıbrıs, Rodos, Lübnan ve Suriye sahil kentleri arasında şarap, zeytinyağı, canlı hayvan, kereste, maden, hububat ticareti giderek büyümüş ve bölgeye zenginlik katmıştır.

Bu genel değerlendirmeler ışığında 1800 yıllarının ikinci yarısından sonra Mersin yıldızı parlayan bir yerleşim olarak karşımıza çıkıyor.

Bölgede yüzey araştırması yapan, yerli ve yabancı arkeologlar, tarihçiler, seyyahlar, ticaret adamları, ovalık ve taşlık  Kilikya’yı açık hava müzesi olarak tanımlamışlar ve halen bu tanımda ısrar etmektedirler.

Turist bir bölgeye gezmek, doğada  yürümek, bölgesel lezzetleri tatmak, tarihi eser ve kalıntıları görmek, denize girmek ve alışveriş için gelir. Para bırakır, iyi anılarla ayrılırsa, turistten daha iyi bir tanıtım aracı bulunamaz.

Kentimizde iki adet gezilebilecek müze vardır, bunlar yeterli değildir. Kent içinde iki adet uzun yıllardan beri süren kazı vardır ve fakat bir Arkeo parkımız yoktur.

Sanayi ve Ticaret kesimine gelince büyük sanayi gruplarının fabrikaları vardır ve Liman işletmeciliğinde dünyaca ünlü Singapurlu PSA firması tarafından işletilen büyük bir limanımız vardır.

Bu kentte kazanılanın bir kısmının kentin cazibe merkezine dönüşmesi için harcanmasını istemek, sorarım sizlere çok büyük bir istem midir.

Oysa yeni gibi söylenen bir kentin kültür ve medeniyet alt yapısı sekiz bin yıl öteden başlamış ve bugünlere kadar birike gelmiştir.