Önceki sayılarda sözünü ettiğimiz gibi Mersin, ilkçağlarda Yumuktepe gibi çeşitli yerleşimlere sahip olup, önemli bir konumdaydı. Daha sonraları Zephyrium adlı küçük bir merkez kent olmayı sürdürdüğü anlaşılıyor. Ancak ortaçağdan itibaren bir kent olma özelliğini de artık kaybetmişti.
170 yıl önce Mersin nasıl ve neden kuruldu, yaşamını neye borçlu?
Eski kartpostallardaki “Adana’nın Mersin’i”. Mersina / Mersine
1960 yılına ait kent planı. Portakal bahçeleriyle kuşatılmış Mersin. Çizen: Mustafa Aslıer, Harun Arslan arşivi
Yeniden doğuş: Mersin ve İskeleleri
XIX. yüzyılda özellikle Tarsus lagün gölünün dolması nedeniyle; Kazanlı İskelesi’nin kullanılamaz hale gelmesi üzerine, Mersin kıyılarında inşa edilen deniz iskeleleri sayesinde önemli bir konuma yükselmeye başlar.
Mersin’e dair ilk kaynak, “Early Voyages and Travels in The Levant” adlı kitap, Mersin adının ilk kez geçtiği yazılı belge sayılabilir. Anadolu ile ticaret yapan tüccar Thomas Dallam’ın (1599-1600) günlükleri, Teodora Bent tarafından keşfedilir ve yayımlanır. Bu eserde yer alan Thomas Dallam’ın anılarında. Korykos’un 30 mil doğusundaki “Mersina” diye bir yerleşimden söz ettiği anlaşılır.
1812’de Akdeniz kıyılarının haritasını çıkarmakla görevli gelen Kaptan Sir Francis Beaufort, T. Dallam’dan yaklaşık 200 yıl sonra yerleşimin adını yine “Mersina” olarak yazmış, Mersin isminin yerli halk tarafından verildiğini belirtmiştir.
Alman gezgin, Kont Karl Graf Lanckoronski, Victor Langlois gibi yarı casus pek çok gezgin Mersin ve yöresini ziyaret etmiş ve önemli bilgiler bırakmıştır.
…
Eski çağlardan itibaren yerleşim izleri taşıyan Mersin’in batısında antik yerleşim, Soli-Pompeipolis kenti ile doğusundaki Tarsus, pamuk ekimine kadar önemini korumuştur. Amerikan İç Savaşı nedeniyle başlayan pamuk bunalımı, Tarsus ve çevresini etkilemiş, pamuğun yanında tüm malların ticareti, Mersin’i zorlamış, büyüyüp gelişmesinde etkili olmuştur. Bu nedenlerle Göğçeli’ye bağlı bu köye büyük kayıklar ve küçük gemiler uğramaya başlayınca, imar yapılanmaları da beraberinde getirmiştir. 1832 yılında Mersin çevresini işgal eden Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın oğlu Mısırlı İbrahim Paşa, ordunun yiyecek gereksinimi için Suriye ve Mısır’dan tarımı bilen insanlar getirir. Ziraatın başlaması bölge imarına katkı sağlar. Pamuk ekiminin de başlaması nüfus yoğunluğunu da arttırır.
Mersin, 1841’de Gökçeli Nahiye’sinin bir köyü iken, 1852’de Tarsus kazası’na bağlı bir nahiye olmuştur. 1864 Vilayet Nizamnamesinde Adana vilayetinin kazası Mersin olarak gösterilir. Mersin 1924’te il, 1933 yılında İçel vilayetinin merkez ilçesi olur.
1920 yılında Mersin kenti yerleşimi
Yukarıdaki haritaya bakıldığında 1920 yılında Mersin kenti ve tespit edilebilen Akdeniz’e açılan dokuz + iki iskele dış ülkelerle ilişkili olduğu görülebilir. Bu iskeleler Mersin’i bir liman kenti yapmayı zorlamış olmalıdır. Ancak Mersin’in Liman kenti haline gelmesi kolay olmamış, derme çatma kurulan iskelelerden dünya ölçeğinde bir limana sahip olması 100 yıldan fazla zaman almıştır. 19. yüzyılın son çeyreği, liman kentlerinin dünya ekonomisinde doruğa ulaştığı dönem olmuştu.
Mersin İskeleleri’nin kullanılmaya başlanması sadece Çukurova’nın değil, batı komşusu Anamur, Silifke, Gülnar, Mut, Ermenek ve kuzey batısında yer alan Konya ve Karaman’ın ve kuzey doğusunda yer alan Niğde – Aksaray bölgesinin ekonomik üretiminin de dünyaya açılmasına olanak sağlamıştır.
1954 yılında yapımına başlanan Mersin Limanı, 1961’de hizmete girdiğinde, Adana vilayetinin tamamının ve çevre vilayetlerinin kısmen limanı olma görevini üstlenmiştir.